1959 yılında Galatasaray Lisesi son sınıftayım ve müzik kolu başkanıyım. Aynı zamanda, 4 yıldan beri okuldan iki, okul dışından da iki arkadaşımızın katılımları ile kurduğumuz iyi bir orkestramız var. Liseli arkadaşlardan biri 1958 mezunu rahmetli Okyay Öke, solistimiz diğeri 1959 mezunu rahmetli Ergun Otmar, bateristimiz. Ben de orkestrada akordeon çalıyorum. Dışarıdan iki arkadaş var, biri piyanist, biri gitarist. Hafta sonları sosyal küluplerde çalışarak çok güzel para kazanıyoruz.
Profesyonel müzisyen olunca, tabiatiyla, son sınıfta müzik kolu başkanı olmak bana düştü. O yıl gerçekten çok iyi çalışmalarda bulunduk. Ben, okulda 8 kişilik bir tango orkestrası kurdum. O zamanlar okulda daima bu gibi etkinlikler yapılırdı. 21 Aralık 1958 tarihi için bir konser düzenlemeye karar verdim. Konsere, hem bizim okulun tango orkestrası katılıyor, hem bizim profesyonel orkestramız katılıyor. Ayrıca dışarıdan, Deniz Harp okulu orkestrası, Mavi Işıklar, Erkin Koray, Yavuz Özışık, gibi o zamanın orkestraları ve müzisyenleri katılıyorlar.
Konser hazırlık çalışmaları sürerken, bir gün öğle tatilinde orta okuldan iki öğrenci bana geliyorlar. İstekleri var. “Bener Ağabey, Biz de orta okuldan bir grupla konsere katılmak istiyoruz” diyorlar. Gelenlerden biri Barış Manço, diğeri de Oğuz Artemis. Barış, rahmetli, kirpi gibi kapkara saçlı, tertemiz bir güler yüz. Oğuz ise, tombiş, masmavi gözler, kıvır kıvır sarı saçlar, gülen bir yüz. Ben onlara şunu söylüyorum: “Çocuklar, çok iyi bir teklif, ancak, bu konsere çok iddialı orkestralar ve müzisyenler katılıyorlar, ben sizin de çok iyi olmanızı isterim, başkalarına rezil olmayalım, ben sizi bir dinleyeyim, ona göre karar verelim”. Kabul ediyorlar, bir gün toplanıyoruz, ben onları dinliyorum. Ama maalesef batı müziği standartları dışındalar. Vokalciler var ama vokal yok. Gitarlar var ama, yaptıkları müzikte armoni yok. Sonra, ben bir teklifte bulunuyorum. “Çocuklar, sizin bu müziğiniz yeterli değil ve standart dışı. Müsaade edin, ben sizi çalıştırayım, gelecek konsere kadar sizi yetiştireyim. Size söz, gelecek konsere çıkartırım”. Kabul ediyorlar. Barış’ların evi, o zaman Moda’da Tevfik Bey sokağında. Barış’ın annesi, alaturka şarkıcılardan rahmetli Rikkat Uyanık Hanımefendi. Ağabeyi, 1961 mezunu merhum Savaş Manço. Hafta sonlarında Pazar günleri Barış’ın evinde toplanılıyor. Toplulukta kimler var. Barış solo gitar çalıyor, şarkı söylüyor. Ender Enön gitar çalıyor, vokale katılıyor. Asaf Savaş Akat saksafon çalıyor ve vokale katılıyor. Oğuz Artemis, vokale katılıyor. Tuncay Taneri piano çalıyor. Biz çalışmalara başlıyoruz, ilk parça “Bye bye love”. Parça yavaş yavaş kendini gösteriyor. Vokal ve akorlar yerine oturuyor. Barış’ın ilk reaksiyonu. “Ulan biz bir b.k bilmiyormuşuz be”. Tabiatiyle, herkes son derecede mutlu. Akıllar eriyor. Olay anlaşılıyor. Çalışmalar sürerken, Ender’e müzikte armoni nedir onu öğretiyorum, akorların formüllerini veriyorum ve şöyle diyorum. “Gitar, piyano ve akordeon için müzik alt yapısı teoride aynıdır. Ben gitar çalmasını bilmem, sana akorları yazıp vereceğim, sen bunları gitara uygula, pozisyonlarını çalış, bu iş olacak” dedim. Perşembe günü bunları anlattım. Pazartesi günü Ender çalışmaya geldiğinde, sanki yılların gitarcısı imiş gibi, akor basıyordu.
Ne ise, zamanlar geçiyor. Çalışmalar devam ediyor. İkinci konserin, 5 Nisan 1959 günü yapılmasına karar veriyorum. Barış ve arkadaşları da hazırlıklarını tamamlıyorlar. Konserde yer alacakları kesinleşiyor. Havalara uçuyorlar. Konser günü geliyor. Önceki konserde olduğu gibi, zamanın isim yapmış toplulukları gene katılıyor. Bizim orkestra ve okulun orkestrası da tabii ki. Barış’ın grubu, diğer büyük orkestraların yanında yer alıyorlar. Böylece, Barış’ın ilk konseri, doğru düzenlenmiş bir orkestra ve vokal ile Tevfik Fikret Konferans salonunda 5 Nisan 1959 günü gerçekleşiyor. Konser anını görüntüleyen bir fotograf yukarıdadır. Son derecede mutlu oluyorlar. Kendilerine olan güvenleri pekişiyor, daha da ileriye gitmeleri için ilk büyük hareket böylece tamamlanmış oluyor. Ardından, Barış işin tekniğini iyice kavradığı için, arkadaşlarını ona göre yönlendiriyor, çalışmalarına başarı ile devam ediyorlar, ileriki yıllarda bakıyoruz ki, Barış Manço büyük isim olmuş, dünyaya açılmış. Benim için ne büyük gurur. O günleri hatırladığım her an, son derecede mutlu oluyorum.
Aradan yıllar geçti. Biz tam takım yeniden bir araya geldik. Hem de TRT'de. Olay şöyle oldu. Korhan Abay Pazar günleri öğleden sonra TRT'de "Teletatil" programını yapıyordu. Bu dönemde de Korhan, Galatasaray Lisesinde Galatasaray Eğitim Vakfı tarafından düzenlenen, liseden mezuniyetlerinin 50 cı yılı madalya ve berat törenleri ve gecesinde düzenlenen özel yemeğin sunumunu yapıyordu. Ben o sıralar, Galatasaray Eğitim Vakfı'nın Genel Sekreteriyim ve söz konusu tören ve gece resepsiyonlarını düzenliyorum. O yılki program hazırlıkları ve uygulaması sırasında Korhan'a Barış'ın sanat hayatının 40 ncı yılı hazırlıklarından bahsetmiştim: "Sen de bir Galatasaraylısın, Barış'ın ilk grubunda yer alan kişiler de Barış'ın sınıf arkadaşları. Üstelik 1958 de, Barış'ın ilk orkestrasını ben kurdum, ilk konserinde de toplulukta yer aldım. Teletatil programında Barış'a özel bir sunum yapsan çok etkili, yararlı, güzel olur" diye akıl verdim. Yukarıda değindiğim ayrıntıları da anlattım. Hemen ilgilendi. "İyi de ben onları nasıl bulacağım" dedi. "Tüm arkadaşlarını tanıyorum, bilgiler bende mevcut, sana veririm" deyince, rahatladı. Tamam o zaman dedi. Hemen gündemine aldı, sonra bana belirlediği tarihi bildirdi. Ben de ilgili kişileri uyardım. Zaman içinde tüm organizasyon yapıldı. Böylece, Barış'ın müzik hayatının 40 ıncı yılında, benim de Barış'ı tanımamın 30 cu yılında, TRT Televizyonunda Korhan Abay'ın sunduğu Teletatil programında topluca yer aldık. Duygulu, anlamlı, tüm dünyaya örnek olabilecek bir tarihi geçmişin izlerini yaşadık, mutlu olduk. Bu programı izlemek isterseniz, Teletatil sözcüğünü tıklamanız yeterli olacaktır.
Eminim ki Barış birçok gence örnek oldu, onların hayatını değiştirdi. Nurlar içinde yatsın. Allah rahmet eylesin.
Sonraki yazıya ulaşmak için tıkla yınız.
Bu web sitesi, tarihi değeri olan bilgiler ve örnek niteliğindeki yaşanmış olayları içermektedir. Ayrıntıları bilinmeyen veya önemsenmeyen çok özel ve çok önemli oluşumlar anlatılmaktadır. İlgi duyanların ve araştırma yapanların çalışmalarına ışık tutması ve yardımcı olması amaçlanmıştır.