Bu bölümde, Galatasaray adını taşıyan bir Üniversite kurulması fikrinin oluşması, müzakere aşamaları, gerçekleştirilmesi, prosedürün yürütülmesi, anlaşma aşamasına ulaştırılması olaylarına kısaca değindikten sonra benim devrede olduğum, kesinleşen anlaşma metninin yazılması, imzalanması, imza töreni gibi gelişmeleri ayrıntıları ile anlatacağım.
Galatasaray adını taşıyan bir Üniversitenin kurulması fikri birdenbire oluşmadı. Bu düşünce Galatasaray Eğitim Vakfı'nın kurulmasından birkaç yıl sonra gündeme giren bir konu idi. Aslında bu fikir iki oluşumdan kaynaklandı. İlki Koç topluluğu Koç Üniversitesi adı altında bir üniversite kurmuştu, başarılı ve etkili olmuştu. İkinci etken, Galatasaray Eğitim Vakfı, kuruluşundan sonraki dönemlerde çok başarılı, verimli ve etkin çalışmalar yapmıştı. Vakıf, hem Galatasaray Camiası ve hem de Türk toplumu olarak benimsenmiş, takdir edilmiş bir kurum haline gelmişti. Dolayısiyle, bir Üniversite kurulması fikri yavaş yavaş kendiliğinden oluşuyordu. Bu düşünceler ve niyetlerle geçen uzunca dönem sonunda, özellikle, Coşkun Kırca'nın da devreye girmesi ile, iş daha ciddi bir aşamaya doğru yöneldi.
Coşkun Kırca, yıllarca Dışişlerinde değişik kademelerde bulunmuş, son olarak da Türkiye'nin Ottava Büyükelçisi olmuş, tanınmış başarılı bir diplomattı. Temmuz 1986 da emekli olduktan sonra millet vekilliği yapmış, ayrıca TBBM Türk-Fransız dostluk grubu başkanlığı görevlerinde bulunmuştu. Dolayısiyle Coşkun Kırca, hem Galatasaray Liseli bir ağabey, hem başarılı bir diplomat ve hem de tanınmış bir siyaset adamı olarak Üniversite olayının olgunlaştırması konusunda en etkin ve değerli bir kişilik oluyordu.
Bir üniversitenin kurulması kolay bir iş değildi. Bazı temel politikaların oluşturulması gerekiyordu. Geçen zaman içinde fikirler kristalize oldu ve şu esaslar belirlendi:
-Kurulacak Üniversite'nin adı Galatasaray Üniversitesi olacaktı.
-Üniversite özel vakıf üniversitesi değil, bir devlet üniversitesi olacaktı.
-Üniversite, Fransa Devleti işbirliği ile kurulacaktı.
-Üniversite'de Fransızca dili esas olacaktı. Eğitim Fransızca verilecekti ve Fransız profesörler de görev alacaktı.
-Galatasaray Üniversitesi, Fransa ile Türkiye arasında "İkili Anlaşma" prosedürü esasları uygulanmak suretiyle kurulacaktı.
-Bu anlaşmaya göre Galatasaray İlkokulu kurulacak ve Galatasaray Lisesi ve ilkokulu, Galatasaray Üniversitesi'nin yönetiminde birer kampüs ünitesi olacaktı.
Bu unsurlar, Galatasaray Eğitim Vakfı yönetim kurulu toplantılarında sıklıkla görüşüldü, daima desteklendi. Belirlenen bu maddelerin her birinin büyük değeri ve amacı vardı.
Bir kere, Üniversitenin bir devlet üniversitesi olması gerektiğinin sebepleri vardı. Her şeyden önce, Galatasaray Lisesi Devletin bir kuruluşu idi. Tarihi bir değeri vardı. Nice devlet adamları, diplomatlar, başarılı insanlar yetiştirmişti. Vakıf Üniversitelerinin yaşamlarının sürdürülmesi için sürekli olarak büyük mali kaynakların bulunması, dolayısiyle paralı özel üniversiteler şeklinde işletilmeleri gerekiyordu. Galatasaray Üniversitesi, Galatasaray adının tarihi özelliğine uygun olarak, paralı üniversite değil, devletin bir kurumu olmalı idi.
Üniversite, Fransa işbirliği ile kurulur ise, bu oluşum iki ülke arasında "İkili Anlaşma" prosedürü uygulanacak ve Galatasaray Üniversitesi'nin geleceği çok sağlam esaslara oturtulmuş olacaktı. Zira, ikili anlaşmalar, ülkelerin parlamentoları tarafından ayrı ayrı onaylanarak kanunlaştırıldığından, belirlenmiş olan esasların değiştirilmesi mümkün değildi. Kısaca bu şartlarla, Galatasaray Üniversitesi, Galatasaray Lisesi ve Galatasaray İlkokulu'nun gelecekleri sağlam temeller üzerine oturtulmuş oluyordu. Bu olgu, tamamen rahmetli Coşkun Kırca'nın sosyal, siyasi ve diplomatik maharetinin bir ürünü idi.
Coşkun Kırca'nın bazı özellikleri vardı. Örneğin, Fransızcası mükemmel üstü idi. Siyasi ve diplomatik dili çok iyi kullanabiliyordu. Bir diğer özelliği ise, Fransa'da uzun yıllar görev yaptığından tanıdığı, iyi ilişkiler içinde bulunduğu Fransız siyaset adamları vardı. Sonradan Fransa Başbakanı olan ve öncesinde de uzun yıllar Lyon Belediye Başkanlığı yapmış olan Raymond Barre ile çok yakın dostluğu vardı. Bu özellikler, olağanüstü avantajlar sağlayan oluşumlardı.
Böylece, Galatasaray Üniversitesi'nin kurulması ile ilgili oluşumların temel direği Coşkun Kırca olmuştu. Tabiatiyle, Coşkun kırca yalnız değildi. 1984-85 senelerinden itibaren, Galatasaray Lisesi Müdürü merhum Prof. Dr. Yıldızhan Yayla, merhum Prof. Dr. Tahsin Yücel ve o sıralarda Sosyal Bilimler Doçenti olan merhum Barlas Tolan da katılarak üniversite çalışma grubunu oluşturdular. Böylece, üniversite kuruluş prensipler yavaş yavaş vaz edilmeye başlandı. Tüm bu gelişmeler süresince, Galatasaray Eğitim Vakfı başkanı İnan Kıraç ve Yönetim Kurulu üyesi merhum Av. Yiğit Okur da devrede oldular, çalışma grubu ile sürekli istişarelerde bulundular. Barlas Tolan'ın eşinin Fransız olması ve kendisinin de sosyal bilimci olması Fransız yetkililerle yapılacak görüşmelerde önemli bir pozitif faktör oluşturuyordu. En önemli faktör, Coşkun Kırca'nın Raymond Barre ile çok iyi ilişkiler içinde bulunması ve Fransa'daki resmi temas ve oluşumların Raymond Barre aracılığı ile yürütülüyor olması idi.
Galatasaray Üniversitesi'nin kurulması ile ilgili temaslar, müzakereler, mutabakatlar, düzenlemeler zaman içinde şekillendi, kanun hükmündeki anlaşma metnine son şeklinin verilmesi aşamasına ulaşıldı. Kanunlaşacak olan anlaşma metni tamamlanınca devamında ben devreye girdim. Bundan sonraki aşama belki de işin en süratli ve en heyecanlı tarafı idi.
Coşkun Kırca, beni kendi evinde misafir ederek anlaşma metni taslağını teslim etti. Metinler hem Türkçe hem de Fransızca idi. El yazısı ile yazılmıştı. Coşkun Kırca'nın el yazısı tam bir felaket idi. Okumak oldukça zordu. Belgeleri aldım, Vakfa getirdim. Yazım işlemine başlandı. Yazıldı. Kontrol edildi. Temiz baskının okunması için Coşkun Kırca'nın evine birkaç kez gidildi. Özellikle Fransızca'da düzeltmeler yapılması gerekti. Sonuçta, metinler doğru, kesin ve son şeklini almış oldu. Tekrar Coşkun Kırca'yı ziyaret ettim. Yazıları gösterdim. Hatasızdı. Tamam dedi. Ama arkasından şunu söyledi: "Tamam, iyi de, bunları çok özel hafif bej renkli kağıtlara çini mürekkebiyle ve el yazısı ile yazılacak" dedi. Ben "Aman abi" falan demeye kalmadı. "Uluslar arası İkili Anlaşmalar" böyle hazırlanır" deyiverdi. Bunların üç nüsha olarak hazırlanması ve imza için de iki ayrı dolma kalem gerektiğini de ilave etti.
Grafiker bulması kolay, Türkçe yazdırılması da kolay. Fransızca yazabilen birini bulmak mümkün değil! Bunu nasıl yapacağız? Tasası bana düştü. Bildiğim, güvendiğim bir hattat vardı. Bu kişi, Şirket logoları hazırlayan, daha önce de iş verdiğimiz bir grafikerdi. Ona ulaştım. Derdimi anlattım. Mecburen teklifimi kabul etti. Kendi işyerinde çalışmaya başladı, Üç nüsha Türkçe metin kolayca oldu bitti. Mesele Fransızca metnin yazılmasında idi. O üç nüsha Fransızca metin, kaç kez yeniden yazıldı, ben onları kaç kez okudum? Bilmiyorum. Gerçekten bir kabus olmuştu. Çünkü diyelim üçüncü sayfada bir hata oldu, o sayfa ve devamı yeniden yazılıyordu. Ama başta örneğin birinci sayfadaki bir hata, ondan sonra gelen tüm sayfaların yeniden yazılmasını gerektiriyordu. Birinci sayfadaki hata düzeltilip diğer sayfalar yazılırken oralarda da hatalar olabiliyor ve sayfalar yeniden yazılıyordu. Ben hepsini üç nüshayı birden yeniden okuyordum. Hem de birkaç kez okuyordum. İşin en garip yanı da şu idi. Bu sayfaların yazılım aşamasında, hiç kimse "Yahu ne oldu anlaşma metinleri" diye soran veya merak eden de yoktu. Ne ise, anlaşma gününe bir hafta kala yazım işlemleri bitti. Bu belgelere bir de kitap şeklinde bir koruma kılıfı gerekiyordu. Bunu da hallettim. Dışı koyu kırmızı renkli, içi hafif sarı, saten kaplamalı, üzerinde Galatasaray Üniversitesi yazan çok şık bir koruma kabını da yaptırdım. Coşkun Kırca'ya sundum, kontrol etti, kabul etti. Getirip Vakıftaki özel kasama koydum.
Anlaşma, tükenmez kalemle değil, mürekkepli dolma kalem ile imzalanacakmış. İmza edecek olan iki ayrı kişiye de ayrı birer dolma kalem gerekiyormuş. Dolayısiyle, şimdi sıra mürekkepli dolma kaleme bulmaya gelmişti. Halbu ki 1992 yılında bile mürekkepli dolma kalem kullanımdan kalkmıştı. Beyoğlu'nun en eski kırtasiyecisine gittim. Öğrenciliğimiz zamanında adı Cituri idi, sonradan Panter Kırtasiye olmuştu. Galatasaray-Tünel arasında Tünele giderken solda, Odakule'nin tam karşısında. Derdimi anlattım. Anlaşma Fransızlarla yapılacağı için, dolma kalemin Mont Blanc marka olmasını istedim. Bordo renkli iki adet dolma kalem aldım. Mürekkebini da aldım. Kendim doldurdum. Denemeler yaptım. Her şey tamam. Kasaya koydum. İmza töreni gününe kadar, sıklıkla imza kontrolu da yaptım. İmza gününü sabahı, tekrar kontrol yaptım. Kimse belki inanmaz ama, imza töreninin başlamasından 15 dakika önce her iki dolma kalemi defalarca kontrol ettim.
Tören düzeni nasıl olacaktı? Onu da gene Coşkun Kırca ile müzakere ederek şekillendirdim. Tarihi sahnemizde ortalama bir noktada uzunca bir masa bulunacak, üstü bordo kumaş ile örtülecek, masada ses düzeni bulunacak. İmza için oturan kişilerin dolma kalemleri önlerinde bulundurulacak. Masanın gerisinde de, biri sağda biri de solda, iç mekan merasim direkleri bulunacak, üzerlerine Türk ve Fransız bayrakları yerleştirilecekti. Okulda, ne direk vardı ne de Fransız bayrağı. Fransız bayrağını yaptırmak kolaydı. Standardı belli idi. Tofaş'daki işlerimiz dolayısiyle, tanıdığım bayrakçımız vardı. Acele sipariş verdim. İhtiyacımız, sadece bir adet Fransa bayrağı idi. İç mekan direklerini bulmak mesele oldu. Bizzat piyasayı dolaştım ve Beyazıt'da Rıza Paşa yokuşu civarında pirinç dökümcülük işleri yapan atölyelerden birinde buldum, aldım. Okula yolladılar. Bunlar pirinçten imal edilmiş iç mekanlarda kullanılan, 2,50 yükseklikte olan direklerdi. Temizlikleri yapıldı, parlatıldı. Fransız bayrağı da gelmişti. Bayraklar benim gözetimimde direklere takıldı. Sahnedeki yerlerine yerleştirildi. Her şeyler hazır olarak imza töreni gününü beklemeye başladık.
Tören günü, okulun İstiklal Caddesine bakan tarihi demir kapısı sabah erkenden açıldı, civar yıkandı, temizlendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından güvenlik önlemleri alındı. Aynı gün, diplomatik heyet gelmeden önce, Fransa'nın özel kuvvetlerinden dört polis köpekleri ile geldiler, heyetin geçeceği ve bulunacağı güzergahta bir saat kadar süren güvenlik kontrolu yaptılar. Sonra onlar nereye kayboldular, belli değil.
Saat 10:30 civarında iki ülkenin Cumhurbaşkanları ve Dışişleri Bakanları ile görevli kişiler, bir anda okulun ana kapısından içeri girmeye başladılar. Orta avluya vardıklarında arabalardan indiler. Tabiatiyle, Okul Müdürü Prof. Dr. Yıldızlan Yayla, Vakıf Başkanı İnan Kıraç, Coşkun Kırca, Tahsin Yücel, Yiğit Okur ayrıca, Fransa Büyükelçisi, İstanbul Konsolosu, Kültür Attaşesi ve diğer bir çok ilgili kişi karşılamada hazır bulundular. Ben Vakıftayım ve yukarıdan avluya bakarak izliyorum. Karşılama, tanıştırma, tokalaşma devam ederken, ben anlaşma belgelerini ve dolma kalemleri kasadan çıkardım. Doğruca Tevfik Fikret Konferans salonuna gittim. Son kontrolleri yaptım, götürdüğüm belge ve dolma kalemleri yerlerine yerleştirdim. Bekliyorum.
Programda heyetin Konferans salonuna gelişi sırasında, okul kütüphanesinin Tevfik Fikret bölümünün gezdirilmesi işi vardı. Zira, burada çok eski ve tarihi değeri olan Fransızca kitaplar vardı. Bugünün Fransızcası ile ilgisi olmayan çok değerli eserlerdi. Tarihleri 1700-1800 ler civarında idi. Heyet buraya yönlendirildi. Fransızlar kütüphane ortamını ve özellikle de tarihi kitapları dikkatle ve ilgi ile izlediler. Sonra konferans salonuna geldiler. Önce herkes kendilerine ayrılan yerlere yerleşti. Diplomatik görevliler de son kontrolleri yaptıktan sonra, İki ülkenin Cumhurbaşkanları konuşmaların yapmak üzere sahnedeki yerlerine davet edildiler. Mitterand masanın sağ tarafına Turgut Özal sol tarafına oturdular. İlk konuşmayı ev sahibi olarak Turgut Özel sonra Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand yaptı. Konuşmalar uzun olmayan kısa öz ve net mesajlar veren, iyi niyet ve dilekler içeren ifadelerdi. Konuşmalar bitince, Cumhurbaşkanları ayağa kalktılar, yerlerine Dışişleri Bakanları oturdu. Zira anlaşmalar Dışişleri Bakanları tarafından imzalanacaktı. Fransa adına Dışişleri Bakanı Roland Dumas sağ tarafa Türkiye Cumhuriyeti adına da Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin sol tarafa yerleştiler. Cumhurbaşkanları, Dışişleri Bakanlarının tam arkalarında ve ayakta yer aldılar. Yardımcı diplomatlar tarafından önlerine açılan ikili anlaşma belgelerini ve dolma kalemleri hazır ederek, imza olayının tamamlanmasına yardımcı oldular. İmzalanan anlaşma belgelerinin bir nüshası Fransa Dışişleri görevlisi tarafından alındı. Diğer nüsha Dışişlerimizden görevli bir kişi tarafından alakondu. Üçüncü nüsha da masada bırakıldı. Bu aşamada herkes ayağa kalktı bir alkış tufanı koptu ki. Böylece, Galatasaray Üniversitesi, 14 Nisan 1992 tarihinde resmen kurulmuş oldu.
Bu anı yaşamak, görmek bambaşka bir olaydı. Alkış bir türlü bitmiyordu, sanki 10 dakika sürmüştü. Yaşanan olay, mutluluğun en üstün seviyesi idi, büyük heyecan idi, başarı idi, Türkiye'nin geleceği idi, Galatasaray gençliğinin geleceği idi, gururdu, sevinçti.
Toplantıya ait resimlerden bazılarını aşağıda sunuyorum.
Alkış tufanından sonra tören son buldu. Salon yavaş yavaş boşalmaya başladı. Benim gözüm masada duran üçüncü nüsha anlaşma belgesinde ve tarihi değer kazanan dolma kalemlerde idi. Misafirler koridorlara yönelince, üçüncü nüsha anlaşma belgesi ve dolma kalemleri aldım. Vakıf ofisine çıktım. Hepsini kasaya koydum.
Üniversite anlaşmasının üçüncü nüshası 7-8 sene kadar vakfın kasasında durdu. Ben, Galatasaray Eğitim Vakfındaki Genel Sekreterlik görevimden 2002 yılı sonunda ayrılmıştım. Sanıyorum, ben ayrılmadan iki yıl gibi bir süre önce, Galatasaray Üniversitesi yönetimi Üniversite anlaşmasının üçüncü nüshasının kendilerine verilmesini istedi. Elden yolladım, imza karşılığında teslim edildi. Anlaşmanın imza edildiği tarihi dolma kalemler ise, halen Galatasaray Eğitim Vakfının arşivinde koruma altında bulunmaktadır.
Burada, şu kısa notu eklemek isterim. Galatasaray Üniversitesinin kuruluştaki adı Galatasaray Eğitim ve Öğretim Kurumu idi. Kısaca, GEÖK. Sonradan oluşturulan fikirler, görüşler, uyarılar, gereksinimler doğrultusunda ve ilgili hukuki mevzuata uygun olarak yapılan değişiklikle 6 Haziran 1994 tarihinde Galatasaray Üniversitesi adını aldı. Bu konudaki ayrıntılı bilgi Galatasaray Üniversitesi Web sitesinde, tarihçe bölümünde yer almaktadır.
Yukarıda da değindiğim gibi, Galatasaray Eğitim Vakfı bütün imkanları ile bu oluşumları destekledi. Resmi temaslar gereği yapılan seyahat masrafları, davetler, tüm ofis giderleri vs. olmak üzere, tüm mali unsurlar Galatasaray Eğitim Vakfı tarafından karşılandı.
Galatasaray Üniversitesi kuruldu. Yıllar akıp gitti. Nice gencimiz, nice Galatasaray Liseli kardeşlerimiz mezun oldular, önemli başarılara, önemli pozisyonlara ulaştılar, büyük iş adamları, bilim adamları oldular. Birbirleriyle evlendiler. Bunları görmek ne büyük gurur, ne büyük mutluluk.
Üniversite kuruldu. Ama iş bitmedi. Yeni başladı. Zira, Üniversite Ekim ayında eğitime başlayacaktı ve bir takım hazırlıkların yapılması gerekiyordu. İlk okul açılacaktı. Öğrenci alımı başlayacaktı. Ortaköy'deki bina Üniversite eğitimine hazır hale getirilecekti. 1992 yılı Haziran ayına kadar Ortaköy'deki binada eğitim gören kız öğrenciler, yatılılar dahil, Beyoğlu'na taşınacaktı. Beyoğlu binası yeni düzene göre bir takım değişikliklere tabi tutulacaktı. İlk Okul için bina bulunması gerekiyordu. Ortaköy'deki binada büyük inşaat faaliyeti başlayacaktı ve sadece dört aylık bir süre söz konusu idi.
İlk okul için Şişli'de Etfal Hastanesinin alt tarafında uygun bir bina bulundu. Suna Kıraç tarafından satın alındı ve Galatasaray İlkokulu için düşük bir kira bedeli ile Üniversiteye tahsis edildi. Binanın hazır hale getirilmesi tamamen Kıraç ailesinin imkanları ile sağlandı. Üniversite binasında yapılacak inşaat faaliyetleri de tamamen Vakıf Başkanı İnan Kıraç tarafından deruhte edildi. Beyoğlu binasındaki değişiklikler kısman İnan Kıraç kısmen de Galatasaray Eğitim Vakfı tarafından karşılandı.
Beyoğlu binasında ne yapıldı? İlk olarak, yatılı kız ve erkek öğrenciler için üçüncü katta bulunan yatakhanelerin uygun şekilde bölünmesi, orta okul ve lise öğrencileri için ayrı tuvaletler ve duş yerleri yapılması gerekiyordu. Üçüncü katın bölünmesi şu şekilde yapıldı. Ön avluya bakan taraftaki yatakhane, ikiye bölündü. Tam ortadan değil, duvar duvar üstüne gelecek şekilde planlandı. Ayırım duvarı, ikinci kattaki öğretmenler odası ile bitişiğindeki sınıfı ayıran duvarın üzerine denk getirildi. Yatakhane katının koridoru ise güney-doğu köşesinden iki taraflı olarak kapatıldı. Bu şekilde, müdür lojmanına bir giriş holü eklenmiş ve alanı genişletilmiş oldu.
Tüm bu hazırlık çalışmaları dört ay içinde bitirildi ve tüm kurumlar eksiksiz olarak yen eğitim öğretim yılına girdiler.
Yukarıda anlattıklarım sanki bir mucize idi. Özellikle, Galatasaray Üniversitesinin kurulması için Fransa ve Türkiye arasında uluslar arası ikili anlaşma imzalanması, soluksuz ve ayrıntılı hazırlıklar, bu gelişmelerin içinde yer almak, emek vermek, tabii ki anlaşmanın imzalanması günü huzurda bulunmak, çılgınca alkışlamak, olağanüstü güzel duygulardı, çok derin izler bırakan anılardan bir tanesi ama en önemlisi en anlamlısı idi. Bu gurur verici olayları yaşamak benim için gerçekten "İz Bırakan Anılar" dan en değerlisi olmuştu. Ne mutlu bana.
Bu web sitesi, tarihi değeri olan bilgiler ve örnek niteliğindeki yaşanmış olayları içermektedir. Ayrıntıları bilinmeyen veya önemsenmeyen çok özel ve çok önemli oluşumlar anlatılmaktadır. İlgi duyanların ve araştırma yapanların çalışmalarına ışık tutması ve yardımcı olması amaçlanmıştır.