Gemi Gezileri

Bu anı, 1946-1950 yılları arasına ait, her çocuğun yaşaması mümkün olmayan ve önemli izler bırakan fizik dersi kıvamında bir anı. Aynı zamanda 1940'ların Türkiye'sinden küçük bir kesit.


Benim amcam, o zamanki Deniz Yolları işletmesi yolcu gemilerinde çalışan bir kaptandı. Şirketin İngilizce adı Turkish Maritime Lines idi. 1962 yılında ilk kez Avrupa'yı tanıdığımda, Marsilya, Cenova, Napoli'de şirketin acentaları vardı. Bu acentalar hem çok iyi yerlerde ve binalarda bulunur ve mağazaların dışında Turkish Maritime Lines tabelaları yer alırdı. Bu tabelaları gördükçe ne kadar büyük gurur duyduğumu tarif etmek mümkün değildi.


Sonralarda Deniz Yolları İşletmesi yapısı değişti, Denizcilik Bankası oldu. Bu kısa açıklamadan sonra gene 1945-1950 yıllarına dönüyorum. O yıllarda ben ilkokul öğrencisi idim. Meraklı, ilgili, dikkatli bir yapım vardı. Amcam, Sabit Kaptan, Derince, Bursa, Mersin, Dumlupınar, Giresun gemilerinde Suvari olarak bulunmuştu. O zamanın birinci kaptanlara Suvari Bey denirdi. Ben onunla daha fazla Bursa ve Mersin gemisi ile birkaç seyahat yapmıştım. Çok keyifli gezilerdi. Çok ilginç izlenimler edinmiştim. Bunlardan bazılarını anlatacağım.


Amcam, bir gün bana şöyle dedi: "Mersin gemisi Haliç Tersanesinde bakımda, yarın gemiyi havuzdan çıkaracağız, eğer erken hazırlanır gelirsen, sana hayatında göremeyeceğin bir deneyim kazandırayım". Konu şu idi. Mersin gemisi bakım için havuza alınmıştı. Geminin altı da temizlenmiş, boyanmış, bakım tamamlanmış, gemi yüzdürülecek ve havuzdan çıkarılacaktı. Ben bu fırsatı kaçırmadım. Ertesi gün sabah erken saatlerde, amcam ile birlikte Haliç Tersanesine ulaştık. Bir de baktım, Mersin gemisi havuzun içinde, havuzda su yok, gemi omurgasının üzerinde ve kuvvetli ahşap yastıklar üzerinde ve kenarlardan destekli olarak duruyor. Geminin altına indik, dolaşıyoruz. Amcam kontrolleri yapıyor. Geminin dümenini, pervanesini görüyorum. Yanına yaklaşıyorum. Devasa şeyler. Sonra, yukarı Kaptan köşküne çıkıyoruz. Biraz sonra, havuza su basılmaya başlandı. Yarım saat kadar bir süre içinde havuz doldu, gemi yüzmeye babşladı. Yan destekler düştü. Havuzun kapakları açıldı. Gemi römorkörler vasıtası ile kontrollü bir biçimde havuzdan çıkarılıyor, rıhtıma yanaştırılıyor, halatlarla karaya bağlanıyor.


Zamanlar geçiyor, akşam oluyor. Ben o gece gemide misafirim, çünkü ertesi sabah erkenden harekete geçilecek ve 05:00 gibi ortasından açılan Galata köprüsünden geçip İstanbul Limanında bir yere yanaştırılacak. Gerçekten, bu programa uyularak sabah erkenden hazırlanıyoruz, gemi hareket ediyor, sabah saat 05:30 gibi Galata Köprüsünden geçip açık denize çıkıyoruz. Gerçekten, 8-10 yaşlarında bir çocuk için, çok etkileyici, ilginç bir deneyimi yaşamış oluyorum. Bunu benden başka bir çocuğun yaşadığını sanmıyorum.


Yukarıda da belirttiğim gibi, gemi gezileri bana çok şeyler öğretti. Ufkumun açılmasını, düşüncemin gelişmesini sağladı. Gemi seyir halinde iken, makine dairesine iner, o zamanın buharlı gemilerinin makinalarının nasıl çalıştığını incelerdim. O zamanın gemilerinin dümen düzeni tamamen mekanikti ve buhar makinası gücü ile kumanda edilebiliyordu. Dümeni çalıştıran buhar makinaları ise, kaptan köprüsünün hemen arka tarafında bulunurdu. Ben bu dümen makinasını saatlerce izler ve incelerdim. O senelerde, Türkiye’de her yerde liman falan yoktu. Çanakkale, Gelibolu,Tekirdağ, Ayvalık, İzmir’de liman vardı, gemiler rıhtıma yanaşırdı. Liman veya rıhtım olmayan yerlerde, Gemi merkeze yakın bir noktada demirlerdi. Yük ve yolcu, kayıklarla taşınırdı. Yolcular, özel yan merdivenlerle su seviyesine kadar indirilir, kayıklara oradan bilmeleri sağlanırdı. Yükler ise, geminin vinçi yardımı ile yüklenir veya boşaltılırdı. Bu şekilde, gemi nasıl demir atar, nasıl demir çeker, yük ve yolcu nasıl indirilir nasıl bindirilir çok ilgimi çeken şeylerdi ve hep incelerdim.


Bir gün gemi Altınoluk’a geldi. Yolcular kayıklara alındı. Gemiye koyun yüklü bir kayık yanaştı. Koyunlar gemiye yüklenecekti. Mavnada belki yüz tane koyun var. Ben merakla izliyorum. Bu iş nasıl olacak? Gemilerde yüke göre bağlama donanımları bulunurdu. Örneğin çuvallar, balyalar için saban denilen sağlam kalın ipler kullanılırdı. Koyunlar için bu bağlantılar çok değişikti. Bir de baktım, koyunları 5 er 6 şar, ön ayaklarından ucunda ilmek bulunan iplere takılıyor. Vinç kaldırınca ip sıkılanıyor, koyunlar havaya kalkıyordu. Bu düzen genelde sorunsuz çalışıyor, ancak bazan ürken bir koyun olduğu vakit, debelenme sonucu hayvan ipten kurtulabiliyordu veya saban ipi kopuveriyordu. Bir defa, birkaç koyunun bağlantısından kayıp denize düştüğüne şahit olmuştum. Kimi boğuldu, kimi kurtarıldı. İlginç izlenimdi.

 

Bir sefer Bursa gemisi ile Ayvalık’a giriş yapıyoruz. Ayvalık’a her gemi giremezdi. Ancak küçük gemiler girebilirdi. Çünkü, Ayvalık açıklarında görünmez bir kanal vardı. Yani bir kaya kırığı. Bu kırığın ortasında bir dar geçit vardı. Kenarlar deniz gibi görünüyordu ama oralarda su seviyesi 30-40 Cm. kadardı. İlgimi çok çeken olay şu idi. Gemi kanala girince, geminin hacmi kadar su etrafa taşıyor, gemi geçtikten sonra etrafa taşan su tekrar kanala dönüyordu. Tamamen bir fizik olayı. Geminin düdüğünü çektiğim anı da unutmam mümkün değil. Sanıyorum, ilk okul 3'cü sınıftayım. Gene böyle bir gezideyim. Amcam, beni kaldırdı. Kaptan köprüsünün tavanında bulunan bir el kumandasına tutuşturdu. Beni bıraktı. Kumanda benim ağırlığımla aşağı doğru indi ve geminin düdüğü çalmaya başladı. Bu da ayrı bir heyecandı.


Çocuk yaşlarda başlayan deniz ve gemi tutkusu, ileriki yıllarda da etkisini gösterdi. Fazla ayrıntıya girmeden çok kısaca değinmek isterim. 1980-1985 yılları arası, benim de bir motor teknem oldu. Yakın su kaptanı ehliyetine de sahip oldum. Adalar ve İstanbul Boğazı sularında çokça dolaştım. Yukarıda, Mersin gemisinin altını gördüğümü, geminin altında dolaştığımı anlatmıştım. Burada konu ile ilgili olarak, bir küçük ekleme yapacağım. Aradan yıllar geçti. Yaşım 60 ları geçti. Londra’ya gitmiştik, Greenwich ilgimi çeken bir yerdi. Sıfır meridiyeni noktası. Greenwich Thames nehri kenarında bir yer, orada eski gemi şantiyeleri bulunuyor. Zamanla bu şantiyeler boşaltılmış ve o arazi deniz müzesi haline getirilmiş. Orada da havuzlar var. Havuzlardan birinin içinde, 4 direkli yelkenli Cutty Sark gemisi duruyor. Boyu 85 m. eni 11 m. Gemi tertemiz, bakımlı, ücret karşılığı gezdiriliyor. Gemiyi gezdik, bilgilendik. Bu gemi 1800 yıllarda, 90 yıl boyunca, Londra, Bombay, Şanghai seferlerini yapmış. Geminin makinası yok, yelken ile hareket edebiliyor. Afrika’nın güneyinden Ümit Burnunu aşıp Hint Okyanusuna geçiyor. Geminin bir seferi 30 gün sürüyor. Yıllar sonra bu gemi emekli ediliyor. Restore edilip Greenwich’te Deniz Müzesindeki havuzda korumaya alınıyor. İnsanların ilgisine sunuluyor.


Gene aradan birkaç yıl daha geçti. Gene bir Londra gezisinde tekrar Deniz Müzesini gezmek ve Cutty Sark gemisini görmek istedim. Deniz müzesi daha başka bir şekil almış, yenilenmiş, modernize edilmiş vs. Bir de baktım. Cutty Sark gemisi aynı havuzun içinde, gene gezdiriliyor. Ama, Havuzun deniz seviyesi olan bölümü, su geçirmez malzeme ile deniz dalgaları şeklinde kapatılmış. Dışarıdan bakıldığında sanki gemi denizde yüzer halde. Sonra, geminin durumunu görmek üzere belli bir noktadan giriş yaptım. Ne göreyim? Gemi havuzun içinde ve tamamen havada duruyor. Bir düzenleme ki, hayret verici. Havuzun duvarları tertemiz restore edilmiş. Gemi yan desteklerle havuzun kenarlarına tutturulmuş, tamamen havada duruyor, altı altın yaldız rengi boyamış, yerden 2 m yüksekte, altında insanlar dolaşıyor, kafeterya var, 85 m. uzunluğundaki geminin altında oturduk ve keyifle bir çay içtik. Gezi devam ederken yan duvarda dikkatimi çeken bir plaka gördüm. Meğer, bu havuz ve gemi, dünyaca ünlü zenginlerden Bay Sami Ofer tarafından finanse edilerek restore edilmiş, insanlığın ilgisine sunulmuş. Ofer’ler Romanya asıllı İsrail tabiyetinde bulunan çok zengin bir aile. Sami Ofer 1922 Romanya, Galati doğumlu. Monaco’da yaşıyor. Deniz ticareti işleri yapıyor. Greenwich’de bulunan National Maritime Museum’a 2008 yılında 10.000.000 EU bağışta bulunmuş, ayrıca Cutty Sark gemisi, geminin bulunduğu havuzun ve ortamın modernize edilmesi için de 2010 yılında 3.300.000 EU. Bağışlamış. İnsanlık için çok büyük bir kazanım. İlgi duyanların National Maritime Museum’u ve Cutty Sark gemisini incelemelerini salık veririm. Yıllar sonra, bu olay da bana ayrı bir deneyim kazandırmış, önemli bir ders vermiş oldu. Resimlerini aşağıda sunuyorum.

 

Bir sonraki yazıya ulaşmak için tık layınız.

Bu web sitesi, tarihi değeri olan bilgiler ve örnek niteliğindeki yaşanmış olayları içermektedir. Ayrıntıları bilinmeyen veya önemsenmeyen çok özel ve çok önemli oluşumlar anlatılmaktadır. İlgi duyanların ve araştırma yapanların çalışmalarına ışık tutması ve yardımcı olması amaçlanmıştır.